Otizm ABA eğitim terapileri (Applied behavior analysis, UDA, Uygulamalı Davranış Analizi) “otizm spektrum bozukluğu teşhisi almış özellikle okul öncesi otistik belirtiler gösteren çocuklarda” uygulanır. Aba eğitimi davranış terapisi, davranışta gözlenebilir olumlu değişiklikler üretecek prosedürlerin geliştirilmesine adanmış, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde birebir eğitimle uygulanır. Tercihen yoğun yani yoğunlaştırılmış olarak yürütülebilecek uygulamalı, davranışsal, analitik, teknolojik, etkili ve sistematik bir bilimdir.
Davranışsal analizi üç ana daldan oluşur. Davranışçılık ve davranışçı bilimin felsefesi, uzmanlık ve çalışma alanı temel araştırmalar olan Davranışın Deneysel Analizi (EAB) ve davranışı kanıtlamak için bir teknoloji geliştirme kaygısı taşıyan Uygulamalı Davranış Analizidir (Applied Behavior Analysis).
Watson’ın Uyaran-Tepki Davranışçılığı
Psikoloji, 1900 lü yılların başlarında bilince ve diğer zihinsel süreçlere odaklanmıştır. Yirminci yüzyılın başlarında, aralarında en çok konuşulan ve hatırlanan bilim adamı olan John B. Watson’ın da bulunduğu (Diğer önemli bilim adamı da Pavlov’dur) davranışçı kuramın temelleri atılmış, psikoloji “davranış bilimi” olarak tanımlanmıştır. Watson’a göre; davranışçı psikoloji, sosyal bilimlerin en nesnel ve deneysel dalıdır. Watson, psikolojinin temel konusunun gözlenebilir davranışlar olduğunu savunmuş, zihnin ve zihinsel süreçlerin psikolojinin konusu olmadığını söylemiştir.
Watson’ın davranışçı kuramında, çevresel uyaranlar ile tepkilerin arasındaki ilişki üzerine çalışılır. Bu nedenle de Watson’ın kuramı “Uyaran-Tepki Psikolojisi” adı ile bilinir. Watson’ın bir çok davranış ile ilgili açıklamaları, U-D Psikolojisini destekler nitelikte yeterli bilimsel kanıtlar elde edememiştir. Ancak Watson çalışmalarının yeni davranışçı çalışmalara öngörü sağlayacağını ve eğitim-öğretim, iş hayatı ve hukuk gibi alanlarda pratik yararlar sağlayacağını büyük bir inançla belirtmiştir.
Skinner’ın Edimsel Koşullama Kuramı
Davranışın deneysel analizi Skinner’in çalışmaları ile 1938 yılında başlamıştır. Skinner 1930-1937 yılları arasında yaptığı deneysel çalışmalar sonucunda iki davranış şekli tanımlamıştır: Tepkisel davranış (klasik koşullanma-Pavlovian koşullanma) ve Edimsel davranış (edimsel koşullanma).
Tepkisel davranış, Pavlov’un geleneksel deneylerinde görüldüğü gibi, refleksif davranıştır. Tepkisel davranışlar doğrudan uyarana maruz kalındığında ortaya çıkan davranışlardır. Edimsel davranışlar ise uyaran ile değil, uyaranların yol açtığı davranış değişikliklerinden sonra ortaya çıkan davranıştır. Skinner edimsel davranışlara çok daha fazla önem vermiştir. Skinner, çevresi ile eşsiz ilişkiler geliştiren edimsel davranışların analizinin, farklı araştırma alanları sunduğunu belirtmiştir ve bu yeni bilimsel keşfine “Davranışın Deneysel Analizi” adını vermiştir.
Skinner, öğrenilen bilginin unutulmasının aktif bir süreç olduğunu, aynı şekilde davranışın pekiştirilmediği bir durumda silineceğini yani unutulacağını savunmuştur. Ayrıca Skinner, pekiştireçler değiştiğinde davranışın da değişeceği tezini savunmuştur.
Davranışları anlamamızda Skinner’ın en temel ve güçlü katkısı; davranışları etkileyen faktörlerin keşfi ve deneysel analizleridir. “Davranışçılık, insan davranışlarının bilimi değildir, bu bilimin felsefesidir” diyen Skinner, davranışın temel ilkelerinin, eğitim-öğretim, din, devlet, hukuk ve psikoterapi gibi insanın karmaşık yaşam alanlarına yararlı bir şekilde adapte edilebileceğini vurgulamıştır.
Skinner’ın Edimsel Koşullama Kuramının Temel Varsayımları
- Davranış değişikliği (öğrenme), çevresel değişikliklere bağlı olarak gerçekleşir.
- Edimsel koşullama içsel durumlarla değil, gözlenebilir belli bir yolla ölçülebilir ve tekrarlanabilir davranışlarla ilgilidir.
- Refleks tepkileri dışındaki tüm insan davranışları öğrenilmiş davranışlardır.
- Davranış ve çevre ilişkilerini bilimsel olarak açıklayabilmek için, davranış ve çevre özelliklerinin gözlenebilir ve ölçülebilir terimlerle tanımlanmalıdır.
- Davranış ve çevre ilişkilerini bilimsel olarak açıklayabilmek için, davranış öncesi ve davranış sonrası uyaranlar ile davranışın oluşum sıklığını gözlemek ve kaydetmek gerekir.
- Davranış ve çevre ilişkilerine ilişkin yasalar, tüm insan ve hayvan türleri için geçerlidir.
Lovaas Yöntemi
Lovaas, otizmin bazı çocuklarda üstesinden gelinebilir bir farklılık olduğunu öne süren ilk uzmandır. Yaşamı boyunca tüm gücünü ve enerjisini, otizmde etkili eğitim yöntemlerini keşfetmeye harcamıştır. Lovaas, “Bir çocuk bizim yaptığımız öğretimle öğrenemiyorsa, çocuğun öğrenebildiği şekilde öğretim yapmalıyız.” diyerek, alışılmış öğretim kalıplarının dışına çıkma gereğini dile getirmiştir.
1960’lı Yıllarda, daha sonra “Erken ve Yoğun Davranışsal Eğitim” olarak adlandırılan uygulamalı davranış analizine dayalı modeli geliştirmeye başladı. Lovaas Tekniği, Ayrık Deneme Öğretimi (ADÖ – Discrete Trial Training) olarak da bilinmektedir. Bu yıllarda Lovaas, öğretim uygulamalarının bulunduğu “Ben Kitabı”nda anlatacakları üzerinde çalışmaya başlamıştır. Programların içeriğinin yanı sıra, bu programların öğretim sırasını düzenlemiş ve nasıl öğretileceğini anlatmıştır.
Ayrık Deneme Öğretimleri, ABA ilkelerine dayalı bir tekniktir. Lovaas Programı gelişimsel geriliği olan ve/veya otizmli çocuklar için terapi olarak Ivar Lovaas tarafından California Üniversitesinde geliştirilmiştir. Lovaas, ayrık denemeleri göz kontağı kurmak gibi çok basit becerilerden sosyal beceri, dil becerileri gibi çok karmaşık becerileri kapsayan geniş bir yelpazeyi gelişimsel geriliği olan çocuklara öğretmek için kullanmıştır. Lovaas modeli önceleri ödül ve ceza sistemine dayalıyken, daha sonraları ceza sisteminin kullanımından vazgeçilmiştir.
Lovaas, otizmli çocuklar üzerinde yaptığı araştırmanın sonucunda haftada 30-40 saat DTT alan çocukların %80’inin normal gelişim gösteren yaşıtlarıyla akademik eğitim alabilecek düzeye geldiğini gözlemlemiştir. Bu çalışma, 1987 yılında “Küçük Yaştaki Otizmli Çocuklarda Davranışsal Müdahale ve Normal Eğitsel ve Zihinsel İşlevde Bulunma” adlı makale olarak yayınlanmıştır.
Lovaas’nın geliştirdiği öğretim modeli, tüm dünyada pek çok ailenin ve çocuğun yaşamının aydınlanmasına öncülük etmiştir.
Davranışçıların Ortak Tutumları
- Determinizm: Evrenin veya evrendeki olayların ya da bir bilimsel disiplinin alanına giren tüm nesne ve olayların önceden belirlenmiş olduğu, onların öyle olmalarını zorunlu kılan birtakım yasa veya güçlerin etkisiyle meydana geldiklerini ileri süren görüştür. Belirlenimcilik de denir.
- Ampirizm: Çalışılan ya da ilgilenilen olgu ile ilgili nesnel gözleme dayanan görüştür.
- Deneysellik: Çalışılan olguyla ilgili, bir ya da birden çok faktörün, yapılandırılmış ortamlarda kontrollü bir karşılaştırma imkanı sağlayan ölçümlemelerdir.
- Tekrarlama: Elde edilen verilerin güvenirliğini ve kullanışlılığını belirlemek için deneylerin tekrarlanmasıdır.
- Tutumluluk: Deneysel ya da kavramsal olarak basit ve mantıklı açıklamaların, daha karmaşık ve soyut açıklamalar yapılana kadar yok sayılmasıdır.
- Felsefi Şüphe: Sürekli olarak bilimsel teori ve bilgilerin doğruluğunun ve geçerliğinin sorgulanmasıdır.
ABA (Applied Behavior Analysis)
Konusu edimsel davranışlar olan ilk insanlı deneyler, 1949 yılında Fuller tarafından yapılmıştır. 1950 ile 1960 yılları arasında, araştırmacılar, deneysel davranış analizinin metotlarını kullanarak, laboratuar ortamında elde edilen sonuçların insanlı çalışmalarda da elde edilip edilemeyeceği üzerinde çalışmışlardır. Bijou, 1955-1958 yıllarında davranışın bazı ilkeleri ile ilgili olarak mental retardasyon tanısı almış insanlarla çalışmıştır. Baer, 1960-1962 yıllarında okul öncesi çocuklarda cezanın etkilerini araştırmıştır. Ferster ve DeMyer, 1961-1962 yıllarında, otizmli çocuklarla davranış temelli sistematik çalışmalar yapmışlardır. Lindsley, 1956-1960 yıllarında davranışın edimsel koşullanması konusunda yetişkin şizofreni hastalarıyla çalışmıştır. Tüm bu araştırmacılar, davranışın temel ilkelerinin insanlara uygulanabilir olduğunu göstermiş ve daha sonra ortaya çıkacak olan uygulamalı davranış analizinin temellerini oluşturmuşlardır. 1960’lı Yıllarda bir çok araştırmacı büyük bir çabayla davranışçı ilkeleri uygulamışlardır.
İlk resmi kaynak 1959’da Allyn ve Michael tarafından yayınlanan “Davranış Mühendisi Olarak Psikiyatri Hemşireleri” konulu makaledir. Çağdaş uygulamalı davranış analizi Journal Applied Behavior Analysis ‘in ilk sayısının 1968 yılında yayınlanması ile başlamıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde, üniversitelerde Uygulamalı Davranış Analizi programları 1970’li yılların başlarında açılmaya başlanmış, hem öğretime hem araştırmalara yer vermişlerdir.
Uygulamalı Davranış Analizi(ABA)’nin Karakteristik Özellikleri
Uygulamalılık
Davranışın toplumsal açıdan önemli olması anlamına gelir. Hedef davranışın kuramsal açıdan değil, toplumsal açıdan önemli bir davranış olması anlamında kullanılmaktadır. Arttırılması ya da azaltılması istenen davranış, toplumsal açıdan önemli olmalı ve ivedilik taşımalıdır. Toplumda kabul gören uygun davranışların kazandırılması ya da uygun olmayanların azaltılması anlamına gelmelidir.
Davranışsallık
Davranışın davranışsal ifadelerle, gözlenebilir ve ölçülebilir olarak tanımlanmasıdır. Bireyin gözlenebilen somut davranışları incelenir. Davranışların doğru bir biçimde tanımlanması ve ölçülmesi, verilerin güvenilir bir biçimde nicelikselleştirilmesi gerekmektedir.
Davranışsallık üç noktada özetlenebilir:
a- Bir hedef davranış belirlenmeli ve bu hedef davranışta değişiklik planlanmalıdır.
b- Davranış mutlaka ölçülebilir olmalıdır.
c- Çalışma süresinde davranışta bir değişiklik gerçekleştiyse, uygulamacı kimin davranışının değiştiğini incelemelidir.
Analitiklik
İşlevsel ilişkinin araştırılması anlamına gelir. Çevresel olayların davranışın gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesinden sorumlu olduğunu inandırıcı biçimde ortaya koymaktadır. Uygulamacının bir davranışı analiz edebilmesi için davranış üzerinde kontrol gücüne sahip olması ve mutlaka işlevsel ilişkiyi belirlemesi gerekmektedir.
Teknolojiklik
Yapılan uygulamanın açık bir biçimde betimlenmesi, böylece bir başkası tarafından kolayca anlaşılarak aynı biçimde uygulamasını sağlaması anlamına gelir. Uygulamalı davranış analizi yöntemlerinin kullanıldığı tüm davranış değiştirme süreçleri teknolojik olmalıdır. Yinelenebilirlik de eşanlamlı bir terim olarak kullanılmaktadır.
Kavramsal sistematiklik
Sistematik bir biçimde kavramsal bütünlük oluşturularak anlaşılırlığın kolaylaştırılmasıdır. Uygulamacılar sistematik biçimde kavramsal bütünlük sağlamalıdır. Böylece diğer araştırmacılar ya da uygulamacılar, kavramsal bütünlüğü elde edilmiş olan uygulamalara kolayca ulaşabilirler. Bu özellik aynı zamanda bir disiplin alanı oluşmasına katkı sağlar.
Etkililik
Üzerinde çalışılan davranışta istenilen etkiyi yaratan gücün ortaya konması anlamına gelir. Etkililik, değiştirilmesi ya da kazandırılması hedeflenen davranışta değişiklik yaratan güç olarak tanımlanır.
Genellenebilirlik
Davranış değişikliğinin, uygulama ortamı dışındaki diğer ortamlar, durumlar ve davranışlar içinde sürdürülebilir olmasıdır.
ABA’nin Temel Varsayımları
● Davranışlar, içinde bulunulan çevreyle ilgilidir.
● Uygun olan ve uygun olmayan davranışların her ikisi de, aynı davranış ilkeleriyle yönetilir.
● Kişinin geçmiş öğrenmeleri, biyolojik özellikleri davranışlarına katkıda bulunur.
Kaynakça
Cooper, O. J., Heron, E. T. & Heward, L. W. (1987). Applied Behavior Analysis. Ohio: Merill Publishing Company.
Lovaas, O.I.(2005). Ben Kitabı. İstanbul: Sistem Yayıncılık.
Lovaas, 0.I.(1987). Küçük Otistik Çocuklarda Davranışsal Tedavi ve Normal Eğitimsel ve Zihinsel Çalışma. Kaliforniya Üniversitesi, Los Angeles.
Schultz, D.,Schultz, S.E.(2002). Modern Psikoloji Tarihi. İstanbul: Kaknüs Yayınları.
Tekin-İftar, E., Kırcaali-İftar, G. (2006). Özel Eğitimde Yanlışsız Öğretim Yöntemleri. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Tekin-İftar, E.( 2012). Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocuklar ve Eğitimleri. Ankara: Vize Basın Yayın.